Avrupa ve Almanya’da iç faşistleşme gelişiyor. Nazi partileri ve grupları giderek güçleniyor. Almanya için Alternatif (AfD) andaki durumda ikinci parti konumunda. Almanya’da ırkçılık yapan gruplar/partiler küçümsenmeyecek oranda oy alıyor. Bir yandan ırkçı grupların militan sayısı artıyor, diğer yandan ırkçı partilere oy veren kitle desteği çoğalıyor. Irkçılığın gelişmesinin ortamını Alman egemen sınıfları hazırlıyor. Egemenler arasındaki çatışmanın konusu mülteciler ve göçmenler oluyor. Tüm kötülüklerin kaynağının göçmenler olduğu söyleniyor! Savaşlardan, ülkelerdeki baskılardan kaçanlar göç yollarına düşüp Almanya’ya geliyor. Göç yollarında mülteciler birçok zorluklarla boğuşuyor. Almanya’ya ulaşabilenler ırkçıların saldırılarına maruz kalıyor ve egemenlerin aralarında yürüttükleri iktidar dalaşın malzemesi hâline geliyorlar. Alman emperyalizmi savaşa hazırlanıyor. Paylaşım dalaşında iyice kızışan, bütün ülkelerin burjuvazisi için birçok hâlde ırkçılık biçimini de alan saldırgan milliyetçilik, cephe gerisini sağlama almak için, işçi ve emekçileri kendi etrafında toplamak için en önemli araçtır. Almanya’da ırkçı hareketin yükselişi devlet politikasının bir yansımasıdır. Nazi parti ve gruplarına yol veren bizzat Alman emperyalizmidir.
Potsdam’da Nazilerin yaptığı “gizli” toplantının ertesinde Almanya’nın birçok şehrinde “Aşırı Sağa Karşı Demokrasiyi Savunmak” parolası altında gösteriler düzenlendi. Önce “gizli” olduğu söylenen toplantı hakkında bilgi verelim…
25 Kasım 2023’te Potsdam’da Naziler Landhaus Adlon otelinde toplanarak Almanya’da yaşayan göçmenleri, nasıl ve nereye gönderecekleri üzerine tartıştılar! Toplantıya, AfD lideri Alice Weidel, Roland Hartwig, Gerrit Huy, Ulrich Siegmund, Tim Krause, Gernot Mörig, Arne Friedrich Mörig, Astrid Mörig, Martin Sellner, Mario Müller, Wilhelm Wilderik, Mathilda Martina Huss, Simone Baum, Michaela Schneider, Silke Schröder, Ulrich Vosgerau, Alexander von Bismarck, Henning Pless usw. teil. vb. kişiler katıldı. Gizli olduğu söylenen toplantıyı ilk olarak Araştırmacı gazeteciler inisiyatifi Correctiv haberleştirdi. Toplantıya Naziler, milyarderler, Hıristiyan Demokrat Parti (CDU)‘den bazı kişiler, avukatlar, politikacılar ve doktorlar da katıldı.
Basına yansıyan bilgilere göre; toplantıda, “Tersine Göç (Remigration) için Ana Plan” üzerine görüşüldü. Avusturyalı Nazi “Kimlik Hareketi”nin lideri Martin Sellner, “Tersine Göç” (Remigration) başlığıyla bir sunum yaptı. Martin Sellner, konuşmasında Almanya’yı terk etmesi gereken üç göçmen grubundan bahsetti! Sellner’in bahsettiği üç göçmen grubu, sığınmacılar, oturma hakkına sahip olanlarveasimile olmamış Alman vatandaşları.Almanya’yı terk etmesi istenen göçmenler,Kuzey Afrika’da bir ülkeye gönderilecek! Nazilerin Potsdam’da göçmenler hakkında tartıştığı plan, İkinci Dünya Savaşı sırasında Nazilerin planladığı ama pratikte gerçekleştiremedikleri bir planı hatırlatıyor. İkinci Dünya Savaşı sırasında Naziler, Yahudi nüfusunu Alman hâkimiyetindeki topraklardan uzaklaştırıp Madagaskar Adası’na zorla göndermeyi planlamışlardı!
21 Ocak 2024’te Berlin’de parlamento binası önünde Campact tarafından “Aşırı Sağa Karşı Demokrasiyi Savunmak” parolası altında bir gösteri düzenlendi. Polise göre 60 bin, gösteriyi organize edenlere göre ise gösteriye 350 bin kişi katılmıştı! Meclis binası önünde bir araya gelen ve hükümet binalarının olduğu alanda düzenlenen yürüyüşe, yaklaşık 100 bin kişi katıldı. Yapılan konuşmalarda, taşınan dövizlerde demokrasinin korunmasına vurgu yapıldı. Gösteriye katılanlar “Naziler dışarı” ve “Bütün Berlin AfD’den nefret ediyor” sloganlarını attı. Göstericiler, ellerinde üzerinde “Irkçılar alternatif olamaz” ve “Nazilere yer yok” yazan dövizler taşıdılar. Göstericiler, “Bizler birlik olursak, Nazilerin ve aşırı sağın yeri olmaz. Artık aşırı sağa karşı kararlı duruş sergileyen politikalara ve politikacılara ihtiyacımız var” ifadeleri kullandı. Faşist Almanya için Alternatif (AfD) partisinin yasaklanması talebi dile getirildi. Göstericiler, havanın kararması ile protesto sırasında aynı anda cep telefonlarının ışıklarını açarak görsel şölen oluşturdu. Yoğun kalabalık nedeniyle metrolar ve banliyö trenlerinin seferlerinde aksamalar meydana geldi.
Alman egemen sınıf sözcüleri yığınları kışkırtıyor: “Çok fazla yabancı var!” Her şeyden önce de “çok fazla sahte ilticacı var”. “Bir ilticacı akını”, evet “dev bir ilticacı dalgası Almanya’yı tehdit ediyor” vb. vb. diyorlar. “Almanya bir göçmen ülkesi değildir”, “bu ilticacı akınına karşı bir şeyler yapmak gerek”, diyorlar. Alman burjuva partileri, AfD’nin programını üzerlenme bağlamında birbiri ile yarışıyor.
Alman burjuva partilerinin verdiği mesajları alan Naziler harekete geçiyor. Alman devletinin göz yumduğu, hatta devletçe desteklenen Nazi çeteleri göçmenlere saldırılar düzenliyor; göçmenlerin oturduğu evler, sığınma yurtları kundaklanıyor. Değişik bir deri rengine, değişik bir dile, milliyete, kültüre vs. sahip olmaktan; safkan Alman değil de göçmen olmaktan başka bir “suçu” olmayan insanlar sokak ortasında saldırıya uğruyor, ölesiye dövülüyor ve evet herkesin gözü önünde öldürülebiliyor da!
AfD’ye karşı insanların sokağa çıkması tabii ki olumludur. Ancak Nazilere yol veren Alman devletinin hedef tahtasına konulmaması yanlıştır. Nazilere karşı mücadele, kapitalizme/emperyalizme yani Alman emperyalizmine karşı mücadeleden ayrı ele alınamaz. Bugün Almanya’da Nazilere karşı mücadele, yalnızca, şu veya bu açık faşist gruba ya da AfD’ye karşı mücadele olarak yürütülmekte, Alman devletinden söz edilmemektedir. Almanya’da AfD’ye karşı gösteriler yapılmakta, AfD’ye yol verenin Alman emperyalizmi olduğu gerçeği es geçilmektedir. Hâlbuki faşizme karşı gerçekten tavır takınan biri, onun kaynağı olan Alman emperyalizmi üzerine de konuşmak, mücadeleyi aynı zamanda Alman emperyalizmine karşı bir mücadele mecrasına sokmak için çalışma görevine sahiptir.
Faşizm sınıflar üstü değildir. Faşizmin gelişmesi Alman burjuvazisinden bağımsız olarak ele alınamaz. AfD’ye karşı yapılan gösterilerde, demokrasinin korunmasına vurgu yapılmaktadır! Demokrasi sınıfsal bir kavramdır. Demokrasi, siyasal iktidarı elinde tutan sınıfa hizmet eder. Burjuva sisteminde demokrasi, ezilenler için diktatörlük demektir. Her sınıfın kendine özgü demokrasisi vardır. Burjuvazinin iki yönetim biçimi vardır. Faşizm ve burjuva diktatörlüğü. Almanya’da burjuva diktatörlüğü faşist tedbirlerle desteklenmektedir. Alman burjuvazisi faşist tedbirlerle desteklenmiş gerici burjuva demokrasisi yöntemleri ile yönetebilecek durumdadır. Almanya’da gelişen faşist hareketler, burjuvazi açısından anda iktidar alternatifi olarak düşünülen hareketler değildir. Alman emperyalizminin cephe gerisinde sükûnete ihtiyacı vardır. Dünya hegemonyası mücadelesinde içte faşistleşmenin ilerletilmesinin mantığı budur. Alman burjuvazisi andaki durumda faşist bir iktidara ihtiyacı yoktur. Ancak işçilerin-emekçilerin hareketinin gelişmesine ve bir savaş durumunda Nazileri bir iktidar opsiyonu olarak kullanabilir.
Almanya’da faşizmin yalnızca örgütlü Nazi çeteleri olduğunu sanmak, bu ikisini eşitlemek büyük bir yanılsamadır. Örgütlü Nazi çeteleri, bugün Almanya’da gelişen faşizmin – en radikal ve saldırgan kesimi de olsa – yalnızca bir parçasıdır. İç faşistleşmede esas itici güç devletin kendisidir! Faşizme karşı devrimci mücadele bu perspektif ile yürütülmelidir.
23 Ocak 2024